14 Şubat 2014 Cuma

9 Bin Yıl Önce Dokunmuş Keten Kumaş Parçası.



9-bin-yil-once-dokunmus-keten-kumas-parcasi-bulundu
Keten parçası;ÇATALHÖYÜK
Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarındaki 9 bin yıllık neotilik yerleşim yeri Çatalhöyük’te yapılan kazı çalışmalarında, yanmış bir evin tabanında bebek iskeletine sarılmış dünyanın ilk kendirden dokunmuş keten kumaş parçası bulundu.

9-bin-yil-once-dokunmus-keten-kumas-parcasi-bulunduGeçen yıl 15 Haziran’da başlayıp 25 Ağustos’a kadar süren ve 22 ülkeden 120’yi aşkın kişinin katıldığı Çatalhöyük’teki kazı çalışmalarıyla ilgili raporda yeni buluntulara yer verildi. Her yıl yapılan kazılara ait raporlarının yayınladığı ’www.catalhoyuk.com’ adlı internet sitesindeki raporda en dikkat çeken ise, neolitik dönemde yanmış olan bir evin tabanında, bebek iskeletine sarılmış kendirden dokunmuş dünyanın ilk kumaş parçasının bulunması oldu.


DÜNYANIN İLK DOKUNMUŞ KUMAŞ PARÇASI

Hazırlanan raporda bulunan kumaş parçasını değerlendiren Kazı Başkanı Stanford Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ian Hodder, 2013 yılındaki en önemli buluntuların höyüğün uygun koruma koşulları sayesinde ortaya çıktığını belirttii. Kazı çalışmalarında bulunan kumaş parçasına dikkat çeken Ian Hodder, şunları söyledi:
“Yangın, binanın zeminini ve platformlarını ısıtarak fırınlama etkisi yaratmış. Böylece zeminin altındaki gömüleri ve gömülerle birlikte yerleştirilen bir kumaş parçasını korumuş. Bu kumaş parçası kazı evindeki laboratuvarlarda incelenmiş ve kumaşın kendirden dokunmuş keten olduğu tespit edilmiştir. Bu dünyadaki ilk kumaş parçalarından biri olmakla birlikte aynı zamanda en iyi korunmuş örneklerden de biridir.”

KUMAŞ PARÇASI TİCARETİ GÖSTERİYOR

Kumaş parçasının ticaretle ilgisine de değinen Prof. Dr. Hodder şöyle konuştu:
“Çok ince dokunmuş olan bu keten parçası, büyük ihtimalle Orta Anadolu’ya Doğu Akdeniz’den gelmiştir. Neolitik dönemde Orta Doğu’da gerçekleşen uzun mesafeli ticarette obsidyen ve deniz kabuklarının değiş tokuş yapıldığı çoktan beri bilinmekteydi. Ancak bu kumaş parçası ticaretin bir başka içeriğini ortaya çıkartmış olabilir. Belki de değiş tokuşu Kapadokya obsidyeni karşılığında yapılmıştı.”

YENİ DUVAR RESİMLERİ

Kazı çalışmaları sırasında yeni bir duvar resmine de rastlanıldığını anlatan Prof. Dr. Hodder açıklamasını şöyle sürdürdü:

“2013 kazı sezonunda ayrıca Doğu Höyük’ün güney eteğindeki alanda da Neolitik döneme ait binaların kazısına başlanılmıştır. TPC alanında bulduğumuz binalar gerçekten de erken dönem binalarından farklı özelliklere sahiptiler. Binaların kalın duvarları, duvar örmede kullanılan kerpiçlerin daha büyük olması ve binaların terk edilme sırasında yakılmamış olması bu duruma bir örnektir. Burada açığa çıkartılan bir binanın doğu duvarında bulunan duvar resmi, daha önce benzerine rastlamadığımız bir örnektir. Genellikle Çatalhöyük’teki resimler beyaz zemin üzerine kırmızı ve siyah gibi koyu renk sürülerek yapılmıştır. Ancak bu örnekte koyu renk zemin üzerine beyaz çizgilerden oluşan geometrik şekiller betimlenmiştir. Bu resmin 3 binanın doğu ve kuzey duvarları boyunca devam ettiği düşünülmektedir. Geçmişte canlı bir atmosfere sahip olan bu odayı ortaya çıkarmak bizler için heyecanlı bir deneyim oldu.”

Denizli‘de Dünya Tarihini Değiştirecek Keşif







Türkiye’de bulunan en eski insan kalıntısının tarihlendirilmesi, Türkiye’nin Avrupa ve Afrika arasında geçiş yolu olduğu teorisini güçlendirdi.Türk ve Fransız bilim adamlarının ortak çalışması, Denizli’nin Kocabaş bölgesinde bulunan insan kalıntısının en az 1 milyon-1,1 milyon yaşında olduğunu gösterdi. Bu tarihlendirme, insanların nereden dünyaya yayıldığına ve göç yoluna ışık tutuyor.
İnsanların Afrika’dan Avrupa ve Asya’ya yayılma süreci, özellikle Doğu Asya (Endonezya, Çin) ve Batı Avrupa arasındaki ilişki, kalıntıların azlığı nedeniyle halen çok az biliyor. Bu nedenle daha önce Denizli’deki bir mermer ocağında bulunan ‘Türkiye’nin en eski insanının’ ayrıntılı tarihlendirilmesi sabırsızlıkla bekleniyordu.Bilim adamları, bu eski insanın yaşına, kafatası ve bulunduğu iki katman arasında yer alan travertenlerdeki oluşumların özel bir yöntemle ayrıntılı incelenmesi sonucunda ulaştı.Pamukkale Üniversitesi’nden Mehmet C. Alçiçek’in bulduğu kafatası, 1 milyon-1,6 milyon yıl önce yaşamış Etiyopyalı insan kalıntılarına morfolojik olarak çok yakın, dolayısıyla bu bulgu, Homo erectus’un, 1 milyon-1,3 milyon yıl önce İspanya, Fransa ve İtalya’ya ilk göç dalgasına işaret ediyor.

Anadolunun Paleolitiğe Bakış Açısını Değiştirecek Yeni Gelişmeler;Mağara Adamlar.


Mağara adamları geri döndü





İlk insanların yaşadığı, Paleolitik, Mezolitik ve Tunç Çağı’na ait buluntulara rastlanan, Türkiye’de Antalya Karain Mağaraları’ndan sonra en eski yerleşim yeri olduğu tespit edilen Tekkeköy Mağaraları’nın etrafına, Taş Devri insanlarının yaşamlarını anlatan heykeller konuldu.


Paleolitik, Mezolitik ve Tunç Çağı dönemlerinde insanların yaşadığı Tekkeköy Mağaraları’nın turizme kazandırılması için yapılan çalışmalar tamamlandı. Mağaraların etrafında bulunan 5 bina kamulaştırılarak belediyeye devredildi. Tekkeköy Belediyesi, kamulaştırdığı binalara, imitasyon (taklit) müzesini kurdu. Müzenin etrafına, Taş Devri’nde yaşayan mağara adamlarının yaşam tarzını anlatan heykeller yerleştirildi.


Tekkeköy Belediye Başkanı Hayati Tekin, AA muhabirine, Tekkeköy Mağaraları’nda Frigler, Hititler, Rumlar gibi birçok uygarlığın yaşadığını söyledi.


Tekkeköylülerin mağaralara yıllarca sahip çıkmadığını anlatan Tekin, şöyle konuştu:

“Tekkeköy Mağaraları’nın etrafındaki binaları kamulaştırdık. Mağaraların etrafında temizlik çalışması yaptık. Şimdi turizme kazandırmak için Türkiye’nin ilk imitasyon müzesini kuruyoruz. Yani milattan önce 60 bin ile 10 bin yılları arasında yaşanan evrelerdeki insanoğlunun yaptığı, kullandığı eserleri imitasyon ederek sergileyeceğiz. Yine bu kapsamda müzelerin etrafına Taş Devri’nde yaşamış insanların heykellerini yerleştirdik.”


Alanın sadece Samsun’un değil Türkiye’nin büyük turizm potansiyeline sahip yeri olduğuna değinen Tekin, “Her gün onlarca Alman, Rus, Japon ve Fransız bu bölgeye gelip hem inceleme yapıyor hem de buraları geziyor. Biz de turistlerin ilgisini çekmek için böyle bir düzenleme yaptık. İnşallah Tekkeköy dünyada gezilmesi gereken bir yer haline gelecek” ifadelerini kullandı.


“Bölgede birçok uygarlık yaşayarak yaşam katmanları oluşmuş”


İnsanoğlunun birçok evreden ve zorluklardan geçerek bugünlere geldiğini belirten Tekin, şunları kaydetti:


“Bu insanlar acaba nasıl hayatlarını devam ettirdiler, nasıl bir yaşam tarzı belirlediler ve hayatta kaldılar, hangi aletleri kulandılar, bu doğal ortamda bunu görüyoruz. Bunu gelecek kuşaklara aktarmak için biz de insanların heykellerini yaparak anlatmaya çalıştık. Bu doğal ortamı ilk insanlar çok güzel tespit etmiş. Bu bölgeden hiç ayrılmamışlar, doğasıyla, güvenliğiyle, vadisiyle tam bir yaşam alanı haline gelmiş. Onun için bu bölgede birçok uygarlık yaşayarak yaşam katmanları oluşmuş. Milattan önce 60 binli yıllardan günümüze kadar burada yaşam hiç sona ermemiş, burayı bir arkeoloji vadisi haline getireceğiz.”


Tekkeköy Mağaraları

Tekkeköy’de 1941 yılında Prof. Dr. Kılıç Kökten başkanlığında Tahsin ve Nimet Özgüç’ten oluşan bir heyet tarafından yapılan kazılarda, bölgede Paleolitik Çağ, Mezolitik Çağ ve Tunç Çağı’na ait buluntular ortaya çıkarılırken, Çınarcık ve Fındıcak vadilerinin kesiştiği yerde bulunan ve her iki vadiye de hakim olan Delikli Kaya’nın geç dönem bir Frig Kalesi olduğu tespit edildi.


Bu mağaralarda yaşayan Paleolitik Çağ insanının madeni tanımadığı, bütün aletlerini taş, ağaç ve kemikten yaptığı, yaşamlarını avcılık ve toplayıcılıkla sürdürdükleri, taştan yontarak el baltaları, mızrak uçları, kesiciler, kazıyıcılar gibi çeşitli aletleri kullandıkları biliniyor.



14 Mayıs 2013 Salı

Sosyal Bilimler ve Arkeolojinin Önemi




                         SOSYAL BİLİMLER VE ARKEOLOJİ



Bu yazımda sizlere Türkiye'de Kültüre,Sanata,Tiyatroya,Arkeolojiye ve tüm sosyal bilimlere verilen önemden,hatta önemsizlikten bahsedeceğim.Tabiki bu yazılar benim izlenimlerim,benim kelimlerimdir.



Türkiyede favori meslekler Doktor,Mühendis,Avukat.Hiç benim babam oğlum büyüğünce arkeolog olacak demedi.Tiyatrocu olacak demedi.Büyük adam olacak,Doktor olacak Avukat olacak dedi.Peki 80 Milyon Nüfuzumuzun olduğunu farz edecek olursak 27 Milyon Doktor,27 Milyon Avukat ve 27 Milyon Mühendis olmuş olacak.Peki sokakları kim süpürecek ? Çöpleri kim dökecek ? Elektronik,Otomobil gibi arıza çıkartan nesneleri kim tamir edecek ? Kim Domates yetiştirecek,Biber,Soğan,Patates ? Kim Öğretmen olacak ? Kim Tarihi Araştırıp İnsanlığın Gelişim Aşamasını,Kültürünü,Yaşayışını,Atalarını Ortaya Çıkartacak ? Kimse bu işleri yapamıyacak çünku 3/1 Doktor 3/1 Mühendis 3/1 Avukat.Nasıl Yaşıyacaz ? Nasıl geliştirecez kendimizi;denildiği üzere çağdaşlaşacaz ? Modern olacaz,Avrupai Olacaz ? Kusura bakmayın olamıyacaz.Çünkü biz rahat meslek,sabah 9 akşam 5,hafta sonu tatil,mesai saatleri içersinde nasıl işten kaçarım hesabını tutuyor ve kaytarıyoruz.Benim çocuğumum maaşı 5 bin olsun 10 bin olsun Arkeolog kim olursa olsun;ama benim çocuğum büyük adam olsun.''Niye Diğerleri ne ? Neden senin çocuğunda terleyip para kazanmasın ? neden bu Devlet için çalışmasın ? Çünkü Biz Rahata Alışmış İnsanlarız.Zorumuza gider çalışmak.Zorumuza gider araştırmak.Hani Modernizm ? Hani Avrupai yaşam tarzı ? Avrupada İnsanlar Sosyal Bilimlerin farkına varmışken biz daha savaşlarla uğraşıyorduk.Kim Tanıyor Osman Hamdi Beyi ? Kim Tanıyor Arif Müfid Manseli ? Okuyan Araştıran bilir.Ama Hülya Avşar,Acun Ilıcalı,Öyle bir geçer zaman ki ?hepsini biliyoruz dımı ? M.Kemal Atatürk 1931'de Türk Tarih Kurumunu,Türk Dil Kurumunu neden kurdu ?
neden tüm mal varlığını ve devlet hazinesinden büyük bir payı bu kurumlara ayırdı ? Çünkü M.Kemal Atatürk Sosyal Bilimleri Yönetenlerin Dünya'yı yöneteceklerini biliyordu.Dilini unutmuş toplumların veya kültürünü bilmeyen toplumların Esir olup tarih defterinden kaybolacağının farkındaydı.Bu Yüzden Kurdu bu kurumları bu yüzden destekledi kültür sanat etkinliklerini.Hocalar getirtti avrupandan tiyatro,sinema,opera,bale.Hiç biri nedensiz değil hepsinin bir nedeni hatta çok çok önemli nedeni var.

Anadoluda Prehistorik kazıların çoğunluğu yabancı arkeologların elindedir.İlk kazıları onlar yapmış ilk buluntuları onlar bulmuştur ve Ülkemizden o kadar değerli parçalar kaçırılmıştır ki ağlamaya sebeb.Biz ne yaptık peki ? Nasıl çıkartırız,nasıl satarız,nasıl zengin oluruz hesapları yaptık.Ama o günler bitti.Uyanmış,cahilliğini üzerinden silkelemiş,1900'lü yılların başında  %30 olan okuma yazma oranı 2013'de %96 olmuştur.Her yerde bir okul her şehirde üniversite mevcut.Artık Türk Milleti Olarak Yapmamız gerek,Kültürel değerlerimize Antik şehirlere tarihi eserlere sahip çıkmalıyız.En yakınımızdan başlayarak sosyal bilimleri anlatalım.Ülkemizin Gelişmesi,İnsanlarımızın bilinçlenmesi Sosyal Bilimler ile gelişecektir.Duyarlı Olalım,İlk Önce Yakın Çevremize;evimize,mahallemize,ilçemize,şehrimize,Ülkemize ve Dünyamıza.
Bu Dünyadan göçüp gittiğimiz zaman somut kalıntılar bırakalım.Bu kalıntıları bizden sonra ki nesile bırakalım.

Duyarlı Olalım,Halkımıza Kültürümüze Şehrimize,Alanım Olan Arkeolojiye,Tarihi Kalıntılara,Eserlere.

Hocam Olan Çok Değerli Hocam Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Sayın Prof.dr.Ahmet Adil Tırpan Şöle Diyor ''Sosyal bilimleri yönetenler Dünya'yı Yönetir,Dünya'yı Yönetenler Sosyal bilimleri yönetir.''
Bizde Yönetilen Değil Yöneten olalım.Taşın Altına Elimizi Koyalım.Çevrenizi Aydınlatın bilinçlendirin.Sanata,Edebiyata,Arkeolojiye Yönlendirin.Onlara Arkeologların Mezar Kazıcı olmadıklarını anlatın.Anlatın ki bilsinler.Müzeleri anlatın,oraları ziyaret edin.İnanıyorum ki bir gün bizim ülkemiz kendi kendine yetebilen,kendi beyin takımını kurmuş,beyin göçleri içe yapılmaya başlayan bir ülke olacak.

                                                                                                                   

                                                                                                                     UĞURCAN ORHAN
                                                                                                                        Selçuk Üniversitesi




                                                                                                                     

STRATONIKEIA



                                   STRATONIKEIA 


1.1 Stratonikeia’nın Bulunduğu Yer
Stratonikeia, Muğla İli Yatağan İlçesi Eskihisar Köyü’ndedir. Yatağan-Milas
karayolu, 7. kilometrede, Stratonikeia antik kenti içinden geçmektedir. Eskihisar Köyü
Stratonikeia antik kenti üzerine kurulduğu için antik yapılar ile günümüz köy yerleşimine ait
kalıntıların tamamı iç içe durmaktadır. Burada antik dönemde hem yamaç, hem de düz alan
yerleşimi birlikte görülmektedir. Bugün her iki alanda da kalıntı vardır.

Stratonikeia’nın Yeri
1.2 Stratonikeia’nın Tarihçesi
Stratonikeia yakın çevresindeki yerleşim yeni yapılan araştırmalara göre Kalkolitik
Dönem’e kadar inmekle birlikte, kent merkezi ile ilgili buluntular ve tarihi kayıtlar M.Ö. 2.
bin ortalarına aittir. Kentin adının Hititler Dönemi’nde Atriya, Klasik Dönem’de Khrysaoris
ve Idrias olarak bilinmektedir. Kent içindeki erken yerleşime ait duvar kalıntıları kentin
güneyindeki Kadıkulesi Tepesi üzerinde ve kuzey yamacında görülmektedir. Kentte M.Ö. 4.
yy’da Hekatomnidler Dönemi’nde ciddi bir imar faaliyetinin olduğu anlaşılmaktadır. Klasik
Dönemde kazanılan bu iyi durum Helenistik Dönem’de de devam etmiştir.
Stratonikeia, Karia Bölgesi iç kesimlerinde yer alan ve Seleukos Kralı 1. Antiokhos
tarafından M.Ö. 3. yüzyılın 3. onluğu içinde adı değiştirilen kentlerden birisidir. Bölge
Hellenistik Dönem boyunca sık sık el değiştirmiştir. Kent bir Seleukos kuruluşu olmasına
rağmen, M.Ö. 3. yy’ın ikinci çeyreğinde Ptolemaiosların eline geçmiştir. Stratonikeia ve
çevresinde biri M.Ö. 88’de Mithridates’e karşı, diğeri M.Ö. 40’da Labienus’a karşı olmak
üzere iki büyük savaş yapılmıştır. Stratonikeia ve Lagina bu savaşta büyük zarar ve yıkım
görmüştür.
Labienus’un vermiş olduğu zarar ve yıkım Roma İmparatoru Augustus’un maddi
desteği ile telafi edilmiştir. Lagina Hekate Kutsal Alanı’nda, propylonda merkezi kapı lentosu
üzerindeki kitabe bununla ilgilidir. Augustus ve sonrası dönemlerde görülen barış süresindeki
imar faaliyetlerinden Stratonikeia kenti de çok iyi yararlanmıştır.
Kentin çok sınırlı bir alanında kazı yapılmıştır. Bu nedenle, sur duvarları haricinde
yerleşimin erken dönemi ile ilgili bir yapı kalıntısına rastlanmamıştır. Kentte bilinen en eski
yapı M.Ö. 2. yüzyılın 2. çeyreğine tarihlenen ve inşası sonraki dönemlerde de devam ettiği
anlaşılan Gymnasiondur. Augustus ve İmparatorlar Tapınağı ile kent Bouleuterion’u Erken
İmparatorluk Dönemi’nde inşa edilen yapılar arasındadır. Augustus Dönemi’nde kentin ana
caddelerinde de önemli imar faaliyeti ve düzenlemelerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Depremde
yıkılıp, sonrasında Roma İmparatoru Antoninus Pius’un parasal yardımı ile M.S. 2. yüzyılın
ortalarında ayağa kaldırılan yapılardan birisi ise Kuzey Şehir Kapısıdır.
M.S. 11. yüzyıl sonlarında başlayan Anadolu’nun fethi ile birlikte, ilk Türk uç
beylerinin güneybatı Anadolu Bölgesi’ne kadar geldikleri bilinmektedir. Kentte M.S. 14-15.
yy Beylikler ve sonraki dönemde de yerleşim devam etmiştir. Özellikle Geç Osmanlı
Dönemi’nde köyde Ağaların çok olduğu bilinmektedir. Bugün Eskihisar Köyü tamamen yeni
yerleşim alanına taşınmış olmasına rağmen, halen daha antik kent içinde tarihi köy evlerinde
oturan aileler bulunmaktadır.
Stratonikeia antik kentinin sur duvarlarına bağlı olarak sınırları bilindiğinden,
büyüklüğü kolayca anlaşılabilmektedir. Ancak kent içinde sadece belirli yapılarda kazılar
yapılmıştır. Bu nedenle kentin planında bilinen yapı sayısı oldukça sınırlıdır. Kazılan yapılar
ve tespit edilen cadde sokak sistemine göre, kentin ızgara planlı inşa edilen düzenli kentlerden
birisi olduğu düşünülmektedir. Bilinen yapılar, sur duvarı, anıtsal çeşmesi ile birlikte şehir
kapısı ve devamında sütunlu cadde, gymnasion, bouleuterion, hamam, tiyatro, tapınak ve su
yapısıdır. Ayrıca Beylikler Dönemi’nden (M.S. 14-15. yy) bir hamam ile 19. ve 20. yy’a ait
bir cami, sokak dokusu, kahveler, evler ve dükkanlar bulunmaktadır.
Stratonikeia, Antik Dönem ile Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi yapı ve kent
dokusunun birlikte görülebileceği nadir yerlerden birisidir. Farklı dönemlere ait pek çok
yapının iç içe olması kenti gezecekler için bulunulmaz bir fırsat olarak değerlendirilmektedir.

1.3 Stratonikeia Antik Kentinin Bölge Turizmi ve Ülke Tanıtımı Açısından
Önemi
Yatağan-Milas Karayolu Stratonikeia’nın içinden geçtiğinden antik kent önemli bir
yol güzergahı üzerinde yer almaktadır. Bu nedenle buradan geçen turistler, Yatağan-Milas
karayoluna 600 m uzaklıkta 3 bin yıllık antik kent kalıntılarının yanı sıra, Osmanlı Dönemi
köy dokusunu görülebilmektedir. Farklı dönemlere ait buradaki kalıntıların tamamı yan yana
ve iç içedir. Bunun bir benzeri de yoktur. Bu yakınlık kenti gezmeyi düşünenler için büyük bir
kolaylık ve avantaj sağlamaktadır. Böylelikle her geçen gün daha çok turist kenti
gezmektedir.
Kentin içindeki antik dönem ile Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemi yapılarının
büyük bir çoğunluğu ayaktadır. Bu yapılar Osmanlı Dönemi’ne ait bir köy meydanından
başlanılarak, farklı dönemlere ait yerleşim izlerinin olduğu yerlerden geçilerek
dolaşılmaktadır. Bu gezi esnasında taş döşeli Osmanlı Dönemi yolları kullanılmaktadır.
Özellikle Taş Döşeli yollardan yürütülerek kentin yapılarının dolaşılması gelenler için büyük
bir farklılık ve ayrıcalık oluşturmaktadır.
Stratonikeia (Eskihisar Köyü) Kuzey Şehir Kapısı Gezi Yolu
Stratonikeia (Eskihisar Köyü) 1912 Yılına Ait Dükkanlar ve Yol Döşemesi
Stratonikeia antik kenti içinde Antik Döneme ait anıtsal yapılar ile Osmanlı
Dönemi’ne ait bireysel yapı ve köy meydanının restore edilmesi ve çevre düzenlemesinin
yapılması pek çok ziyaretçinin kente gelmesini sağlamaktadır. Böylelikle benzerleri Avrupa
ülkelerinde bile nadir olan tarihi bir turistik alan oluşturulmuştur.
Bu nedenlerle Stratonikeia’da kazı ve restorasyon çalışmalarının yapılması ulusal ve
uluslararası turizm ile Muğla ilinin kültürel zenginliklerinin tanıtımında büyük bir katkı
sağlamaktadır.
Buradaki çalışmaların devam ettirilmesi, yakın bir gelecekte antik kentin kendi
kendini finanse etmesinin yanında, ülkemize büyük bir ekonomik girdi de sağlayacaktır.


2 KUZEY ŞEHİR KAPISI ÖNÜNDEKİ MEKANLAR VE
BAZİLİKA KAZILARI
Bazilika, Kuzey Şehir Kapısı’nın batı girişinin güneyinde yer almaktadır. Yapı güneykuzey
yönlü olup, muhtemelen üç nefli bazilikal planda olmalıdır. Bazilikanın apsisi Batı
Portik arkasında en kuzeydeki dükkanı kısmen tahrip edilerek içine inşa edilmiştir
Bunun amacı Kuzey Şehir Kapısı düzenlemesi sırasında yapılmış olan meydanı güneybatı
tarafta sınırlayan büyük ölçekli iki büyük sütun ve postament kaideler kullanarak apsise
anıtsallık kazandırmak olmalıdır. Apsis yayı önünde templon düzenlemesine ait duvarın temel
izleri görülmektedir . Üç nefli olduğunu düşündüğümüz bazilikanın sadece batı nefi
sağlam olup,orta nefin doğu duvarının çok az bir kısmı bellidir. En doğudaki yan
nefin günümüze kalıntısı ulaşmamıştır. Apsisle nefler simetrik olarak inşa edilmemiştir.
Bunun sebebi şuan tam olarak belirlenmemiş olup üzerine araştırmalar sürdürülmektedir.
Yapıya giriş Kuzey Şehir Kapısı’nın bati girişinden güneye doğru verilmiş olmalıdır. Narteks
kısmının tam sınırları belirlenemediği için kesin bir şey söylemek güçtür.

Bazilikanın güneyinde de çalışmalara devam edilmiştir. Çalışmaların amacı apsisin
güney dış duvarını ortaya çıkarmaktı. Bu çalışma sonucunda apsis duvarının Batı Portik
arkasında en kuzeydeki dükkan kısmen tahrip edilerek içine inşa edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
İlerletilen çalışmalarda Batı Portik arkasında 2 tane daha dükkanın mermer eşikli girişleri
bulunmuş ancak batı tarafta geçişler kapanacağı için dükkanların içi kazılmamıştır (Res. 5).

Batı portiğin en kuzeyindeki dükkanın içi kazılırken yoğun şekilde işlenmiş ve hatalı
olduğu için atılmış cam parçaları, işlenmemiş cam yongaları ve cam fırınına ait üzerinde
camlar bulunan tuğla kırıkları tespit edilmiştir. Buna göre; Roma Dönemine ait olan
dükkanların bir dönem için cam atölyesi olarak kullanılmış olduğunu düşünmekteyiz.
Bazilikanın tarihi hakkında kesin bir şey söylemek güçtür. Çünkü bu alan daha önceki
kazı ekibi tarafından kazılmış ve günümüze hiçbir yazılı veri ulaşmamıştır. Ancak bazilikanın
apsisinin yönüne bakılınca Anadolu’da M.S 375 yılında alınan kararla kiliselerde yön birliği
sağlanmış ve bu tarihten sonra apsisler doğu yönde yapılmıştır. Stratonikeia’da yer alan
bazilikanın apsisi güney yönde olduğu için yön birliğine uymamaktadır. Dolayısıyla bazilika
M.S. 375 yılındaki bu karardan önce inşa edilmiş olmalıdır. M.S. 5-6 yy. da kullanılmış
olduğunu düşündüğümüz bazilikanın bu tarihten sonra önemini kaybederek kentteki, şehir
kapısının doğusundaki kilise ön plana çıkmış olmalıdır.
Bazilika Apsisi’nin güneyinde iki adet (11SKCM01-11SKCM02) ve Bazilikanın
batısında yer alan 3 numaralı mekanda bir adet (11SKCM03) olmak üzere toplam üç mezar
tespit edilmiştir. Mezarların bulunduğu alan aynı zamanda Kuzey Caddenin batı Portik arka
duvarından girilen dükkanın içidir.
İlk mezar (11SKCM01) doğu-batı yönlü yerleştirilmiş, kayrak taşlarının dikey plaka
şeklinde kullanılmasından oluşmaktadır. Kapak taşında kayrak ve mermer plakalar
kullanılarak kuzey-güney yönlü yerleştirilmesiyle mezarın üzeri kapatılmıştır. Plakalar
arasındaki boşluklar ise çatı kiremidi ve zemin döşeme kiremit parçaları ile sıkıştırılmıştır.
Mezarda tek gömü tek iskelet tespit edilmiştir. Mezarda yapılan çalışmalarda ölü hediyesine
rastlanmamıştır.
İkinci mezar (11SKCM02) doğu-batı yönlü ve batı portik arkasındaki dükkan içine
tespit edilmiştir. Yerel kayrak taşlarının yanı sıra zemin döşeme kiremitleri de kullanılmıştır.
Mezarın güney duvarı taşlarla örgü şeklinde olup, kuzey duvarı ise zemin döşeme kiremitleri
dikey olarak yerleştirilmiş plakalarla oluşturulmuştur. Bu plakaların üzeri tekrardan kiremitle
örülmüştür. Mezar içinde yapılan çalışmalarda tek gömü tespit edilmiş ve ölü hediyesine
rastlanmamıştır.
Her iki mezarda Stratonikeia’da daha önceki kazı dönemlerinde ortaya çıkarılan ve
Bizans Dönemi’ne tarihlenen mezarlarla gerek yön, gerekse mezar mimarisi açısından
benzerlikler göstermektedir. Bu nedenle mezar M.S 11-13. yüzyıllara ait olmalıdır.
Bazilikanın batısında yer alan 3 numaralı mekanda yapılan çalışmalarda urne mezar
tespit edilmiştir. Mezarda kremasyon tek gömü yapılmıştır. Mezarın üst kısmında mezara
hediyesi olarak Skyphos ve Olpe ele geçmiştir.
3 KUZEY CADDE ÇALIŞMALARI
Kuzey Cadde’nin Roma Dönemi’ne ait orijinal kısmı daha önceki kazı sezonlarında
açığa çıkarılmıştı. Bizans Dönemi’nde de kullanım gören caddenin 2010 yılında bırakılan
bölümünden itibaren, 2011 yılında kazı çalışmalarına devam edilmiştir. Kuzey Cadde’de
görülen dört farklı evre bu yıldaki çalışmalarda da tespit edilmiştir. Orijinal Roma Cadde’si
Erken ve Geç Bizans Dönemi’nde ve son olarak Türk Dönemi’nde kullanıldıktan sonra terk
edilmiştir.
Bu yılki kazı çalışmalarında Kuzey Cadde Doğu Portik arka duvarlarının yapısı
nedeniyle, Erken Bizans Dönemi haricinde M.S. 11-14. yüzyıllar arasında da kullanıldığı
belirlenmiştir. Bu duvar üzerinde tespit edilen 7 adet giriş, Roma Döneminde var olan ve
Erken Bizans Dönemi’nde de kullanılan mekanların varlığını ispatlamaktadır. Çünkü duvar
üzerinde yapılan ölçüm çalışmalarında girişlerin mesafelerinin birbirlerine çok yakın olması
ve bu şekildeki bir yapının kompleks bir yapıdan ziyade dükkanlara ait olabileceğidir. Kuzey
Cadde birbirinden bağımsız Bizans yapıları açığa çıkarılmıştır. Mekan 15 ve 16 olarak
adlandırılan bu yapıların, caddenin Bizans Dönemi’ndeki kullanım evresi olan M.S. 11.-14.
yüzyıllar arasına ait olduğu belirlenmiştir. Mekan 16’nın güneyindeki alanda tespit edilen
Mekan 17, Türk Dönemi’ne ait olup Kuzey Cadde’nin en son kullanılan evresini temsil
etmektedir. Bu yıl açığa çıkarılan yapıların işlevleri, alanların devamı açıldıkça
belirlenebilecektir. Yeni çalışmalar ile hem Kuzey Cadde’nin devamı açığa çıkarılacak hem
de restorasyon çalışmaları için bir ön hazırlık yapılmış olacaktır.
Bu yıl farklı olarak kanalizasyonda 2 ayrı noktada, temizlik ve mimarisinin
belirlenmesine yönelik kısa süreli kazı yapılmıştır. Kanalizasyonun içinde, hem batı
duvarında hem de doğu duvarında, batı ve doğu portik tarafından geldiği belli olan caddeye
doğu-batı yönlü paralel daha küçük boyutlu kanallar olduğu görüldü. Kanalizasyonun iki
zemin kodu karşılaştırıldığında güneyde bulunan 2 numaralı kanalizasyonun zemin seviyeleri
arasında 0.65 m’lik kot farkı bulunmaktadır. Bu durum kanalizasyonun kademeler halinde
kuzeyden güneye doğru alçalarak ilerlediğini, her iki yandan gelen suların farklı seviyelerden
geldiğini ve sonuçta ana kanalizasyonda toplanan suların hiç beklemeden aktığını
göstermektedir. Şuan için kanalizasyonun tarihi hakkında bize bilgi verecek kesin bir
kalıntıya rastlanmamıştır.

4 BOULEUTERION ÇALIŞMALARI
Bouleuterion, Stratonikeia kent merkezinde, eski eser ve müze deposuna yaklaşık 40
m uzaklıkta yer almaktadır. 2010 yılı çalışmalarında Bouleuterion’da ot temizliği ve
avlusunda daha önceki kazı ekibinin çalışma yapmış olduğu alanda, temizlik ve bazı yerlerde
kısmi kazı çalışmaları yapılmıştı. Her yıl olduğu gibi 2011 yılında Bouleuterion ve Bizans
Yapısındaki çalışmalara ot temizliği ile başlanmıştır.
Resim 1: Kuzey Yöndeki Krepisler Resim 2: Günümüze Ait Mekan Temelleri ve
Krepisler
Bouleuterionun kuzey yönünde yapılan çalışmalarda ana girişin olduğu batı yöndeki
krepislerin kuzey yönde de devam ederek yapıyı çevrelediği anlaşılmıştır. Toplam yedi
krepisten oluşan bir alt yapıya sahiptir. Krepisler kayrak taşı sağlam bir dolgu üzerine
yerleştirilmiştir. Kazılarda bouleuterion kuzey dış anta duvarındaki Latince yazıta ait çok
sayıda parçalar bulunmuştur. Bu parçalar birleştirildiğinde yazıtın eksik kısımları epey
tamamlanmaktadır. Alanda belli bir dönemsel tabakalaşma mevcut olmayıp, buluntular
karışık olarak ele geçmiştir. Arkeolojik buluntular doğrultusunda bu alanın Geç Hellenistik
Dönem’den günümüze kadar kullanım gördüğü anlaşılmış, krepisler üzerine yerleştirilmiş
günümüze ait mekan temelleri de bunun son dönemine aittir.
Bu yılki çalışmalarda ayrıca Bouleuterion yapısının röleve ve plan çizimleri
yapılmıştır. Bouleuterion avlusunda yer alan düştüğü şekliyle Bizans Dönemi mekanlarında
devşirme olarak kullanılmış olan korinth düzenindeki sütunun başlığı ve sütun tamburları
restitüsyon çiziminde bir araya getirilmiştir. Böylelikle gelecek yıl yapılması planlanan üst
yapı elemanlarının da çizimleri tamamlanarak yapının restitüsyon önerisine hazırlık
yapılmıştır.


5 GÜNEY CADDE ÇALIŞMALARI

Güney Cadde bouleuterion’un yaklaşık 135 m kuzeyinde yer almaktadır. Çok az bir
bölümü daha önceki yıllarda açılmış olan cadde de öncelikle ot ve akıntı toprak temizliği
yapılmıştır (Res. 1). Caddenin mevcut ölçüsü 19x3.70 m’dir. Caddenin güney bölümünde
caddenin devamını tespit etmek amacıyla 5x5m’lik sondaj alanı belirlenmiş ve sondaja
11BS02 numarası verilmiştir. Yapılan çalışmalarda 496.03 m kot seviyesinde künk girişi
açığa çıkarılmıştır. Alanda künk dışında herhangi bir arkeolojik veriye ulaşılamayıp 496.96 m
kot seviyesinde çalışmalara son verilmiştir.
Resim 1: Güney Cadde Resim 2: Ocak/külhan R
11BS02 numaralı sondajın doğusunda daha önceki yıllarda açılmış olan sondaj
genişletilmiştir. Belirlenen sondaj alanına 11BS03 numarası verilmiştir. Sondaj alanında
yapılan çalışmalar sırasında Roma ve Bizans Dönemlerine tarihlenen günlük kullanım
kaplarına ait seramik parçaları bulunmuştur. Sondajın doğusunda yapılan temizlik çalışmaları
sırasında Osmanlı Çeşmesi deposuna su tahliyesini sağlayan su kanalı açığa çıkarılmıştır.
Kanalın örgüsünde kayrak taşları ve kiremitler kullanılmıştır. Su kanalının bazı bölümlerinde
kanalı kapatmak için kullanılmış olan kayrak taşından kapaklar bulunmuştur.
Sondajın kuzeyinde bulunan küçük bir ocak ya da külhan olduğu düşünülen mekanın
etrafı açılmıştır (Res. 2). Çalışmalar sonucunda, altta kayrak taşlarla ve tuğla parçalarıyla
örülmüş yuvarlak kemerli ocak açıklığı ortaya çıkarılmıştır. Üzerinde su deposu tabanına ait 3
kat sıva şeklinde kireç tabaka tespit edilmiştir. Ocak önünde yapılan çalışmalarda 495.14 m
kod seviyesinde kül katmanı bulunmuştur.
Mekan 1’in doğusunda yapılan çalışmalarda yeni bir alan daha tespit edilmiş ve burası
Mekan 2 olarak adlandırılmıştır. Mekanların duvarları devşirme mimari blok parçaları,
mermer moloz parçalar ve kayrak taşından örülmüştür. Mekanı sınırlandıran kuzey-güney
yönlü duvarda 0.97 m uzunluğunda bir kapı girişi yer almaktadır. Mekan 2’de yapılan
çalışmalarda doğu duvarına bitişik bir seki açığa çıkarılmıştır. Kayrak taşı ve tuğlalardan
örülü olan sekinin dış yüzeyi harç ile sıvanmıştır.
Sonuç olarak; bu alanda yapılan temizlik ve kazı çalışmalarında elde ettiğimiz
arkeolojik veriler bu alanın Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi’nde kullanım gördüğünü
göstermektedir. Roma Dönemi’ne ait tespit ettiğimiz bronz heykel kaidesi, yazıt ve heykel
parçaları ile Roma Dönemi’ne ait olan sikkeler caddenin ilk olarak Roma Dönemi’ndeki
kullanımını göstermesi açısından önemlidir. 11BS03 numaralı sondajda ve Mekan 2’de
bulunan haçlı yazıt parçaları, Bizans Dönemi Sikkeleri, parapet parçası ve Roma Dönemi
sütun tamburlarını kırarak basamak olarak kullandıkları yerler bu alandaki Bizans Dönemi
evresine işaret etmektedir. Osmanlı Dönemi’nde ait olarak ise caddenin kuzeydoğusunda 2
mekan oluşturularak şimdilik küçük bir hamam olabileceğini düşündüğümüz yapı ve buna
bağlı mekan bulunmaktadır. Burada mekanların bittiği yerde bulunan su kanalı da
muhtemelen kirli suyun tahliyesi için kullanılmış olmalıdır.
Cadde ve mekanlardaki kazı çalışmaları tam olarak bitirilemediği için şuanda elde
ettiğimiz arkeolojik tespitler daha sonraki yıllarda yapacağımız çalışmalarla kesinlik
kazanacaktır.

6 TİYATRO
Bu yılki kazı döneminde tiyatroda doğu paradosda çalışmalar gerçekleştirildi. Bu
alanda yapılan olan çalışmalarda, cavea’yı sınırlayan güneydeki doğu-batı yönlü duvar ile
kuzeydeki podyumlu duvar ve merdivenli alanın işlevini ortaya çıkarmak amaçlanmıştır (Res.
1-2).
Öncelikle podyum kenarındaki güneye doğru ilerleyen ve üst cavea kısmına çıkışı
sağlayan merdiven basamaklarının 11. basamaktan sonra söküldüğü ve yerlerinin boş olduğu
tespit edilmiştir. Çok az bir kısmı açık olan podyumun bu yıl açılan alanla birlikte toplam
14.37 metrelik kısmı açığa çıkarılmıştır.
Resim 1: Çalışmalar Sonrası Ortaya Çıkarılan
Duvar.
Resim 2: Çalışmalar Sonrası Basamakların
Görünümü.
Merdiven basamaklarının doğu kenarında bulunan orthostat blokları güneye doğru
takip edildiğinde doğu-batı doğrultulu yüksek teras duvarı başlamadan önce L yapıp sonra
doğuya doğru 25.36 m ilerlemektedir. Önce duvar 5.25 m doğuya sonra köşe yaparak 5.52 m
güneye doğru giderek uzun teras duvarı ile birleşir. Kuzeye bakan ön cephede stylobat
seviyesine kadar açılan kısımda bir zemin düzenlemesi olduğuna işaret edecek bulguya
rastlanamamıştır. Kazısı tamamlanmadığı için alttaki podyumla üst kotta olan bu bölümün
nasıl ve ne amaçla yapıldığına dair kesin bilgi vermek çok güçtür.
Podyumun üst kısmında kalan doğu-batı doğrultulu teras düzenlemesi olduğunu
gösteren ve geçen yıl 8 m’lik kısmı açılan duvarın bu yıl geçen yılla beraber 25.36 m’lik
kısmı açılmış ve bu duvarın güneye analemna duvarına bağlandığı köşe bulunmuştur. Düz
kenarlı, düz yüzeyli, ince yonulu dörtgen taşlardan tek sıra örülen bu duvarın 3.81 m
yüksekliğindeki kısmı açılmıştır. Böylesine ince işçilikle böyle yüksek bir teras duvarının ne
için yapıldığına dair kesin bir veri kazısı tamamlanmadığı için söylemek güçtür. Ancak daha
önceki yıllarda burası için yoğun şekildeki oturma basamaklar sebebiyle stadyum bağlantısı
ya da bu terasın Dionysos sunağının durduğu teras olarak adlandırılmıştır. Ancak stadyum
olmadığı kesin olarak bellidir. Bu alan gelecek sezon burada çalışılarak kazısı
tamamlandıktan sonra ne için yapıldığına dair somut veriler sunulacaktır.

7 GYMNASION PROPYLON-1 ÇALIŞMALARI
Stratonikeia Köy Meydanı’nın yaklaşık 50 m. doğusunda, Roma Hamamı I’in
kuzeyinde, Gymnasion’un güney doğusundaki modern köy yolunun kenarında yer alan 1185-
1186 numaralı parselde temizlik çalışmalarıyla başlanmıştır. Buradaki çalışmalar Gymnasion
ile Roma Hamamı-1 arasında mimari bir bağlantılı olup olmadığını tespit etmek, hamamın
kuzey sınırını belirlemek ve Stratonikeia Gymnasionu-Roma Hamamı-1 arasındaki mimari
yapılanmanın kent topografyasındaki yerini tespit etmek amacıyla yapılmıştır.
Resim 1: Propylon Resim 2: Güney Yöndeki Krepisler
Sondaj alanında 5x7.5 m lik bir alan belirlenerek sürdürülen çalışmalar sırasında;
postament üstü atik-ion sütun ve payeye ait kaidelerin haricinde, postament üstü attik kaideli
üst bölümü ionik yivli ve alt kısmı yivsiz sütun tamburları, arşitrav, friz ve korniş blokları ve
korinth başlığı olmak üzere çoğunluğu buradaki yapıya ait olduğu düşünülen çok sayıda
mermer mimari blok tespit edilmiştir.
Sondaj alanının kuzeybatı köşesinde sürdürülen çalışmalar sırasında güney yönde beş
krepis, doğu yönde iki sıra halinde dört krepis bulunmaktadır. Güney yönlü krepislerin çok
fazla kullanılmaktan dolayı aşınmış olduğu ve taraklanarak yeniden kullanıldığı tespit
edilmiştir (Res.1-2).
Sondaj alanının güney yönde genişletilmesi sırasında uzunluğu 4.60 m, genişliği 1.05
m, yüksekliği 0.60 m olan kayrak taşı ve yerel taşlar ile kireç harcı kullanılarak çift sıra
örülmüş olan doğu-batı yönlü bir duvar tespit edilmiştir. Roma Hamamı-1 ile bağlantılı
olmayan bu duvar geç dönemde inşa edilmiş olmalıdır. Bu duvarın kuzeyinde Bizans
Dönemi’nde yapıldığı düşünülen bir kuyu bulunmuştur. Kuyu tuğla malzeme ile kireç harç
kullanılarak örülmüştür.
Sürdürülen çalışmalar sırasında sondaj alanının batısında Stratonikeia Gymnasionu ile
bağlantılı olduğu düşünülen ve yüksekliği 0.65 m, derinliği 0.85 m, ölçülebilen uzunluğu 5.00
m. olan kuzey-güney yönlü; düz kenarlı, kabarık yüzeyli, ince yonulu dörtgen taşlardan
örülmüş bir duvar sırası açığa çıkarılmıştır. Bu duvarın inşa tekniği yüzeyde takip edilebilen
Stratonikeia Gymnasion’u doğu ve batı duvarıyla benzerliği, aynı doğrultuyu takip etmesi
nedeniyle Gymnasion’un doğu duvarının devamı olduğu kesindir. Bu alanın Gymnasiona
girişi sağlayan ya da caddeden Gymnasion’a geçişi sağlayan bir Propylon olduğu
düşünülmektedir.
Propylon’un güneydoğusundaki alanda yapılan seviye indirme çalışmaları sırasında 2
adet mezar tespit edilmiştir (11SGP1M01- 11SGP1M02). İlk mezar, doğu-batı yönlü, yerel
kayrak taşlarının dikey plaka şeklinde kullanılmasıyla yapılmıştır. Yerel kayrak taşı ve
mermer plakaların kuzey-güney yönlü yerleştirilmesiyle mezarın üstü kapatılmıştır. Mezarda
tek gömü yapılmış ve ölü hediyesine rastlanmamıştır.
İkinci mezar Propylon’un güneydoğusundaki alanda yapılan seviye indirme
çalışmaları sırasında tespit edilmiştir. Doğu-batı yönlü, yerleştirilmiş olan mezar, yerel kayrak
taşlarının dikey plaka şeklinde kullanılmasıyla yapılmıştır. Yerel kayrak taşları ve devşirme
malzemelerin kuzey-güney yönlü yerleştirilmesiyle mezarın üstü kapatılmıştır. Küçük boyutlu
olarak yapılan mezarın bir çocuk ya da bebek mezarı olduğu düşünülmektedir. Mezarda çok
az miktarda kemiğe rastlanmıştır. Çocuğa ait olduğunu düşündüğümüz mezardaki kemikler
zamanla kaybolmuş olmalıdır. Mezarda yapılan çalışmalarda ölü hediyesine rastlanmamıştır.
Her iki mezarda Stratonikeia’da daha önceki kazı dönemlerinde ortaya çıkarılan ve
Bizans Dönemi’ne tarihlenen mezarlarla gerek yön, gerekse mezar mimarisi açısından büyük
benzerlikler göstermektedir. Bu da bize mezarın Roma Döneminden sonra M.S. 11-13.
yüzyıllarına ait olduğunu düşündürmektedir.

8 TÜRK HAMAMI ÇALIŞMALARI
Stratonikeia (Eskihisar)’daki Türk Hamamı’nın tam bir planının çıkarması ve kesin
tarihinin belirlenmesi amacı ile 2009 yılında başlanmış olan kazı çalışmalarına 2011 yılında
da devam edilmiştir (Res.1). Hamamın tam planı çıkarılabilmesi için batı tarafındaki
soyunmalık bölümünün kazısının yapılması gerekmekteydi. Ancak buranın üzerinde bulunan
konut nedeni ile çalışmalar doğu yönde sürdürülmüştür.
Çalışmalara hamamın üst kısımları ile daha önceki yıllarda kazılmış alanların temizlik
çalışmalarıyla başlanmıştır. Hamamın doğusunda 2.70x4.70 m ölçülerinde alan açılmıştır.
Açılan bu alanın kuzey ve güney taraflarında toprak harçlı, yer yer devşirme malzeme
kullanılan duvarlar ortaya çıkarılmıştır. Duvarların sonraki kullanımlarda yapılmış muhdes
(ekleme) duvarlar olduğu anlaşılmaktadır.
Bu bölümün kazıları sırasında çok sayıda mavzer fişeği, çok sayıda kırık sırsız
seramik parçaları ve Abdülmecid’e ait iki bronz sikke ele geçmiştir. Hamamın plan
detaylarının kesinleştirilmesi ve rölövesinin hazırlanmasına yönelik çalışmalara 2012 yılında
kalındığı yerden devam edilecektir.
Resim 1

9 ÇİZİM ÇALIŞMALARI
1 Küçük Buluntu ve Seramik Çizim Çalışmaları
Seramikler, halkın günlük yaşantısına dair net ve kesin veriler sunması bakımından
kazılarda önemli bir buluntu grubunu oluştururlar. İncelendiklerinde kullanıldıkları devirin
toplumlarının beğenisi, teknolojisi, diğer toplumlarla ticareti ve etkileşimi, kültürel sürecin
kendi içerisindeki değişimi hakkında önemli ipuçları sağlarlar. Yüzlerce farklı uygarlığa ev
sahipliği yapan Anadolu’da farklı dönemlere ait seramik buluntuların gün ışığına çıkartılması
ve incelenmesi kuşkusuz tarihin aydınlatılmasında önemli role sahiptir. Kilin ucuz ve
işçiliğinin de kolay olması pişmiş toprak eserleri kullanım alanları geniş materyaller haline
getirmiştir. Arkeolojik kazı ve araştırmalarda seramik buluntu fazlalığının en büyük sebebi
budur. Bu açıdan pişmiş toprak eserlerin araştırma alanı büyük ve bir o kadar da zordur.
Arkeolojik kazı ve araştırmalarda ele geçen pişmiş toprak kapların değerlendirilmesinden
çıkacak sonuçlar, bu malzemeyi kullanmış olan toplumlar hakkında önemli bilgiler
edinmemizi sağlar.
Çalışmalar sırasında ele geçen tüm eserler tasnif katalog ve fotoğraf çekimi
aşamalarından geçerek belgelendirilmektedir. Tüm bu aşamalar tamamlandıktan sonra
belgelendirme işlemi çizimlerle desteklenmektedir. Bu esnada bir bölümü kırık olan seramik
ya da küçük buluntular formlarından yola çıkılarak çizimlerle tamamlanmaktadır.
2011 yılında Stratonikeia kazı sezonu içerisinde, bu yılki kazı alanları olan Kuzey
Cadde, Kuzey Bazilika-1, Bouleuterion, Tiyatro, Gymnasium Propylon-1, Türk Hamamı,
Asar Höyük Yüzey Araştırması ve Eskihisar Müze Deposu’ndaki pişmiştoprak kaplar, bronz
ve kemik eserlerin kesit ve görünüşleri alınarak milimetrik kağıt üzerine ölçekli çizimleri
yapılmıştır.
Tüm seramik ve bronz kap formlarının çizimlerinde kullanılan yöntem aynıdır. Kabın
ağız ve kaide çapları belirlenerek bu çaplar arasına kabın iç ve dış profilleriyle kesiti
yerleştirilir. Yarıçapı belirlenen dikey eksen çizgisinin bir tarafında iç görünüş ve kesit profili,
diğer tarafında ise kabın dış görünüşü çizilmektedir. Böylece kabın iç ve dış yüzeylerindeki
detaylar kolayca verilebilmektedir. Küçük buluntu olarak adlandırılan eserlerin çizimleri için
de benzer bir yöntem kullanılır. Eser kesit ve görünüş olarak milimetrik kağıt üzerine ölçekli
olarak yerleştirilir.
Son olarak hem milimetrik çizim hem de freehand aşamasında eser fotoğrafı
kullanılarak noktalama yoluyla gölgelendirme yapılır. Böylece çizime derinlik verilmiş ve
eserin detayları belirtilmiş olur. Yapılan karakalem çizimler bilgisayar ortamına aktarılmış ve
freehand çizimleri tamamlanarak yayın aşamasına getirilmiştir.
2 Seramik ve Metal Kap Çizim Çalışmaları
Uygarlıkların her dönemde, farklı atölyelerde ürettikleri seramik üretimleri
bulunmaktadır. Kilin ucuz, işçiliğinin kolay olması pişmiş toprak eserlerin kullanım alanlarını
geliştirmiştir. Arkeolojik kazı ve yapılan araştırmalarda seramik buluntusunun fazla olmasının
sebebi budur. Bu yüzden pişmiş toprak eserlerin araştırma alanlarının büyük olmasıyla
birlikte bir o kadar da zordur. Araştırmalarda ele geçen seramik buluntuları o çağın
yorumlanmasında önemli yere sahiptir. Üretildikleri çağın kültürünü, toplumun yaşam tarzını,
beğenilerini, kullandıkları teknik gelişimleri öğrenmek açısından seramikler önemli bir yere
sahiptir.
Çalışmalar sırasında ele geçen tüm eserler tasnif katalog ve fotoğraf çekimi
aşamalarından geçerek belgelendirilmektedir. Tüm bu aşamalar tamamlandıktan sonra
belgelendirme işlemi çizimlerle desteklenmektedir.
2011 yılı Stratonikeia kazı sezonu içerisinde Eskihisar Müze Deposu’nda bulunan
çeşitli formlardaki seramik kap (Çiz. 1, 2, 3, 4, 5, 7), Eskihisar Müze Deposu Müştemilat
2’den çeşitli formdaki seramik kap (Çiz. 6), Erikli Mevki Sondajına ait parça seramik
çizimleri kesit ve görünüşleri alınarak milimetrik kağıt üzerine ölçekli çizimleri yapılmıştır.
Tüm seramik kap formlarının çizimlerinde kullanılan malzeme ve yöntem aynıdır. Çizim
işinde kullanacağımız malzemeler için çok fazla seçenek söz konusudur. Bunlar arasında
seçim yaparken en önemli etkenlerden birisi de kişisel tercihlerimizdir.
Çizimde ilk olarak kabın ağız ve kaide çapları belirlenerek bu çaplar arasına kabın iç
ve dış profilleriyle kesiti yerleştirilir. Yarıçapı belirlenen dikey eksen çizgisinin bir tarafında
iç görünüş ve kesit profili, diğer tarafında ise kabın dış görünüşü çizilmektedir. Böylece kabın
iç ve dış yüzeylerindeki detaylar kolayca verilebilmekte. Yapılan karakalem çizimler
bilgisayar ortamına aktarılmış ve freehand çizimleri tamamlanarak yayın aşamasına getirilmiş
olmaktadır.

3 Arazi Ölçüm ve Çizim Çalışmaları
Stratonikeia antik kentinde yapılan kazılarda gün yüzüne çıkan, Hellenistik, Roma,
Bizans ve daha sonraki dönemlere ait mimari yapıların ve bunların dışında günümüze kadar
koruna gelmiş, sur duvarlarının, kuzey cadde ve anıtsal giriş, bouleterion, tiyatro gibi
yapıların genel bir planda gösterilmesine yönelik çalışmalarımız 2011 yılında bir sonuca
ulaşmıştır. Temel olarak: Ortak bir koordinat sistemi kullanarak Total Station yardımıyla
arazide yapılan ölçümlerin Netcad ve Autocad’e aktarılmasıyla bilgisayar ortamına taşınan bu
verilerin, gene aynı programlar kullanılarak birleştirilmesi sistemine dayanmaktadır.
2011 yılı çalışmalarında kentte ED 50 – 3 derece, sisteminde koordinat ağı
oluşturulmuştur. Buna yönelik olarak kent içerisinde bulunan yapılar ve gezinti yolları
üzerinde belirlenen alanlara sabit noktaları işaretlenmiştir. Bunu yapmaktaki amaç hem
ilerdeki çalışmaları bir sistem üzerinde kullanabilmek hem ortaya çıkabilecek hata oranını en
aza indirmektir.
Koordinat sistemi dahilinde, belirli sabitler ve poligonlar yardımıyla yapılan bu
ölçümler ile genel kent planı dışında, kazılarda ortaya çıkan mimari yapı katmanlarının ölçüm
ve çizimleri yapılarak belgelenmiştir. Kullanılan bu sistemle, yeni kazılarda gün yüzüne çıkan
mimari yapıların da genel plana eklenmesi kolaylaşmıştır.
2011 kazı sezonu içerisinde kentte bulunan mevcut yapıların ve blokların vaziyet
planları Total Station ile belirlenmiş daha sonra bilgisayar ortamında AutoCad ile çizimleri
yapılmıştır. Vaziyet Planı çizilen yapılar; Augustus İmparatorlar Tapınağı, Bouleterion,
Tiyatro, Gymnasion, Bazilika ve Propylon yapısıdır. Ayrıca Erikli Mevkii’nde kazısı yapılan
sondajların plan ve kesitleri çizilmiştir.
Stratonikeia (Eskihisar Köyü) Hasan Şar Evi
4 Manzara Çizim Çalışmaları
Antik kent içinde bilgisayar ortamında yapılan 3D çalışmaların haricinde kara kalem
çizim çalışmaları da yapılmıştır. Burada antik kent içinde bulunan kalıntılara ait değişik
manzaraların kara kalem çizimlerden örnekler bulunmaktadır.
Çizim 1: Kuzey Cadde
Çizim 2: Kuzey Şehir Kapısı
10 RESTORASYON KONSERVASYON ÇALIŞMALARI
1 PİŞMİŞ TOPRAK ESER RESTORASYON KONSERVASYON ÇALIŞMASI
2011 yılı Muğla ili Yatağan ilçesi Eskihisar köyü içinde yer alan Stratonikeia antik
kentinde gerçekleştirilen kazı çalışmalarında ele geçen pişmiş toprak eserlerin restorasyon ve
konservasyon çalışmaları kazı sezonu boyunca gerçekleştirilmiştir.
2011 yılında Stratonikeia Müze Deposu’nda 2011 yılına ait Tek kulplu testi,
Unguentarium, Kandil, Skyphos, Tabak, Kase, Künk, Testi, Amphora, Pelike, Urne gibi
pişmiş toprak eserlerin restorasyon ve konservasyonu gerçekleştirilmiştir. Depoda yer alan
eserler içinde 2011 yılı kazı sezonu içinde çıkarılmış olan eserlerin haricinde; 1980, 1998,
1999 vb. yıllara ait eserler ve müze deposu müştemilatında yer alan seramik buluntu
parçalarının tasnifi yapılmış ve birleşebilir parçaların bir araya getirilmesi çalışmaları
gerçekleştirilmiştir (Res. 1).
Resim 1: İşlem Öncesi ve İşlem Sonrası (Tek Kulplu Testi)
Eserlere işlem öncesinde belgeleme çalışmaları yapılmış ve cinslerine göre tasnif
edilmiş, yapılması gereken işlemler belirlenmiştir. Pişmiş toprak eserlerde meydana gelmiş
olan fiziki deformasyonlar ve tuz çökelmesi, aşınmalar giderilmiş, tasnifi yapılan eserlerin her
türlü temizlik, restorasyon ve konservasyon çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
Pişmiş toprak eserlerin yüzeyinde meydana gelmiş olan tuzlanma olumsuz görünüm
sergilemekte ve eser yüzeyinde aşınma ve kopmalara sebep olmaktadır. Tuzlanma, esere
uygulanan ve belirli periyotlarla devam ettirilen saf su banyolarıyla temizlenmiştir. Suda
çözünebilir halini yitirmiş ve suda çözünemeyen tuzlanmaların giderilmesinde ise eserin
yapısına uygun kimyasal solüsyonlar ve çözeltiler yüzeye lokal ve kontrollü olarak tatbik
edilip temizliği tamamlanmıştır. Mekanik temizlik ise sadece zorunlu hallerde uygulanmıştır.
Eser kırıklar halinde bulunduğunda geri dönüşümlü bir yapıştırıcı ve kağıt bant yardımıyla
yapıştırılmış ve yüzeydeki eksik kısımlar yine dönüşümlü uygun bir malzeme ile tümlenerek
esere form özellikleri yeniden kazandırılmıştır. Son işlem olarak eserin yüzeyini koruma,
kondisyonunu artırma ve var olan yüzeydeki boya izlerine korumak amacıyla Paraloid B72
(%3 asetonda) ile fiske edilmiştir.
2 MİMARİ KONSERVASYON VE RESTORASYON ÇALIŞMALARI
1 Bazilika Apsis Konservasyonu
Stratonikeia antik kenti kuzey caddede bulunan bazilikaya ait olan apsisin konservasyon
çalışmalarına duvar üzerindeki yoğun toprak depozitinin, çeşitli bitkilerin, taşlar üzerindeki
liken ve yosun oluşumlarının temizlenmesiyle başlanmıştır. Öncelikle orijinal harç
tabakasının ortaya çıkarılması amacıyla toprak depozit temizlenmiş ardından taşlar üzerindeki
yosun ve likenler mekanik yolla temizlenmiştir (Res. 1).
Resim 1: Son Hali
Temizlik çalışmalarının ardından duvarı oluşturan taşların arasındaki bağlayıcı harcın yer
yer yok olduğu, harç bulunan derz aralarındaki harcın da kondisyonunun zayıf olduğu ve
mukavemetini yitirdiği tespit edilmiştir. Zayıf harç kalıntılarının temizliğinin ardından derz
araları yine orijinaline uygun olarak kireç bağlayıcılı hidrolik harç ile doldurulup
sağlamlaştırılmıştır.
2 Doğu Portik Mozaikleri Konservasyon ve Restorasyonu
Stratonikeia antik kentinde Kuzey Şehir Kapısından kent merkezine doğru devam eden
sütunlu caddenin doğu kenarındaki portiğe Erken Bizans Dönemi’nde Mozaik eklenmiştir. Bu
mozaiğin bir kısmı geçen yıl ortaya çıkarılmış ve o bölümün konservasyon ve restorasyonu
yapılmıştı. Bu yıl aynı alanda çalışmalara devam edildi (Res. 1-2).
Resim 1: Mozaiğin İlk Hali Resim 2: Mozaiğin Son Hali
Doğu portik mozaiği genel anlamda iyi koruna gelmiş olmakla birlikte, yer yer büyük
kayıplar da vardı. Mozaik genelinde yaklaşık yüzde 35- 40 oranında tessera kaybı
görülebilmekteydi. Tesselatumun nispeten iyi koruna geldiği kısımlarda nucleus tabakasının
durumu genellikle iyi olmakla birlikte; özellikle büyük boşlukların (lacunalar) oluştuğu
kısımlarda hem nucleus hem de rudus tabakası bozulmuştur. Çok büyük lacuna oluşan
kısımlarda nucleus ve rudus tabakaları ve statumen tabakası tamamen yok olmuştur. Yerleri
belli olmayan tesseralar ile tümlenemeyecek kadar büyük olan bu lacunalar kireç bağlayıcılı
hidrolik harç ile tümlenmiş ayrıca bu alanlara ileride su birikimini engellemek için uygun su
eğimi verilmiş ve altına plastik boru yardımıyla tahliye sistemi yerleştirilip mozaik üzerinde
biriken suyun tahliye edilmesini ve böylece suyun mozaik altında birikerek olumsuz etki
yaratmasının önüne geçilmiştir.
Mozaiğin bazı kısımlarında rudus ve nucleus tabakaları birbirinden ayrılmıştır.
Tabakaların arası toprakla dolmuş; dolayısıyla tamamen yok olma riski oluşmuştur. Bu
kısımlarda, bozulmuş olan harç tabakaları tamamen temizlenerek, kenarlar kireç bağlayıcılı
hidrolik harç kullanılarak sağlamlanmıştır. Mozaik yüzeyinde çok sayıda bulunan çatlak ve
yarıklar aynı harç ile doldurularak kapatılmıştır. Bazı kısımlarda tessera derzlerindeki harçlar
ayrışmış, yerine toprak dolmuş ve tesseralar taşıyıcı harç tabakalarından ayrılmıştır.
Buralarda, derzlerdeki toprak temizlenmiş, ince agregalı yüzey harcı ile tesseralar harç
tabakasına bağlanmış, derzler sağlamlaştırılmıştır.
Yüzeyde, kısmen yaklaşık 1 mm kalınlığa kadar kir ve kalker tabakası oluşumu
bulunduğu ve çeşitli nedenlerle oluşan kirlilik ile renk değişimi, desenlerin net olarak
görülmesini engellediği için mozaik yüzeyindeki toz, toprak, çamur gibi hafif kirler yumuşak
kıl fırçalar, yardımıyla temizlenmiş; yüzeyde çözünebilir tuzların birikerek oluşturduğu sert
kalkerli tabaka basınçlı su ve fırça ile çıkarılmıştır. Sağlamlaştırılamayacak kadar bozulan
tesseralar yeri belli olmayan tesseralarla değiştirilmiştir. Ayrıca kısmen küçük lacunalar yine
bu tesseralar kullanılarak tümlenmiştir.
Mozaik taban döşemesinde kenarların açıkta olduğu kısımlar hem estetik görünüm hem
de ileride oluşabilecek kaymanın mozaik üzerinde olumsuz etki yaratmaması için orijinaline
uygun ince bir taş duvarla çerçevelenmiştir.
Son işlem olarak mozaik üzerine ileride oluşması muhtemel yosun ve liken oluşumlarını
engellemek için asidik özellik taşımayan uygun kimyasallar tatbik edilmiştir.
3 Kuzey Şehir Kapısı Havuz Dış Duvarı Konservasyonu
Stratonikeia antik kenti kuzey şehir kapısı havuz dış duvarı restorasyon çalışmalarına,
duvar üzerindeki yoğun toprak depozitinin, çeşitli bitkilerin, taşlar üzerindeki liken ve yosun
oluşumlarının ve önceden duvar üzerinde olan ağaçlarının köklerinin temizlenmesiyle
başlanmıştır. Öncelikle orijinal harç tabakasının ortaya çıkarılması amacıyla toprak depozit
temizlenmiş ardından ağaç kökleri sökülmüş ve taşlar üzerindeki yosun ve likenler mekanik
yolla temizlenmiştir (Res. 1-2).
Resim 1: İlk Hali Resim 2: Son Hali
Temizlik çalışmalarının ardından duvarı oluşturan taşların arasındaki bağlayıcı harcın ve
taşların tamamen yok olduğu ve duvar bütünlüğünün bozulduğu tespit edilmiştir. Duvar
bütünlüğünü tekrar sağlamak amacıyla taşların eksik olduğu yerler duvar üzerinde bulanan
taşlara benzer taşlarla tekrar doldurulmuş ve derz araları orijinal harç örneğine uygun kireç
bağlayıcılı hidrolik harç ile sağlamlaştırılmıştır.
Duvar önyüzünü oluşturan taşların derz arasında da yoğun toprak depoziti ve bitki
oluşumu görülmüş, taşları birbirine bağlayan harcın yer yer yok olduğu, derz aralarındaki
harcın da kondisyonunun zayıf olduğu tespit edilip, gerekli temizlik çalışmalarının ardından
derz araları yine orijinaline uygun olarak tuğla tozu katkılı kireç bağlayıcılı hidrolik harç ile
doldurulup sağlamlaştırılmıştır.
4 Selçuk Hamamı Koruma ve Acil Müdahale Çalışmaları
Stratonikeia antik kentinde planlı olarak yürütülen 2011 restorasyon çalışmaları
sırasında kentte bulunan Selçuk Hamamı’na acil müdahale etme gerekliliği görülmüş ve
gerekli görülen hamam duvarları sağlamlaştırılmıştır. İleriki yıllarda restorasyonu düşünülen
hamamın üst yapısının mevcut olmaması, hamamı destekleyen mevcut en büyük duvarda
statik açıdan olumsuzluk yaratacak büyük boşlukların olması ilk etapta bu duvar da bir
sağlamlaştırma çalışmalarını zorunlu kılmıştır.
Resim 3: İlk Hali Resim 4: Son Hali
İşlemlere önce çalışma yapılacak duvardaki toprak depozitinin, çeşitli bitkilerin, taşlar
üzerindeki liken ve yosun oluşumlarının temizlenmesiyle başlanmıştır. Temizlik
çalışmalarının ardından duvardaki boşluğun yine hamam yapısının kazısı sırasında ortaya
çıkan ve ileriki yıllarda restorasyonu için saklanan orijinal taşlarla duvardaki boşluğun
yapının taş dizilimine sadık kalınarak örülmesiyle devam edilmiştir. Bu işlemde harç olarak
primal e330 s katkılı kireç bağlayıcılı hidrolik harç kullanılmıştır. Duvar yüzeyindeki daha
küçük boşluğu kapatmak içinde aynı işlemler uygulanmıştır. Duvar yüzeyindeki boşluklar
kapatıldıktan sonra taşların derz araları ince agregalı kireç harçla doldurulup duvar yüzeyinde
bütünlük oluşturulmuştur. Duvar üzerinde genel bir temizlik çalışmasının ardından
çalışmalara son verilmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda hamam yapısını destekleyen en
büyük duvar statik açıdan güçlendirilmiş ve böylece sadece çalışma yapılan duvarda değil
tüm hamam yapısının dayanımına olumlu etki yaratacak sonuç elde edilmiştir.
5 Şaban Ağa Camii Koruma ve Acil Müdahale Çalışmaları
Geçtiğimiz yıllarda kazı ekibinden bağımsız olarak ihale edilerek restorasyon
çalışmaları tamamlanan Şaban Ağa Camii’nde hatalı restorasyon sonucu ortaya çıkan
olumsuzlukları gidermek için 2011 çalışmalarında acilen müdahale gereği görülmüş ve
çalışmalara başlanmıştır. Çalışmalara önce camiinin son cemaat mahallini sınırlandıran camii
önündeki duvarların sağlamlaştırılmasıyla başlanmıştır. Duvarı oluşturan taşların uygun
bağlayıcılı harçla restore edilmemesi sonucu duvar üst sırasındaki taşlar ayrılmış, bazı taşlar
dökülmüş ve duvar bütünlüğünü bozan bir görünüm oluşmuştu.
Duvar bütününden ayrılan ve ayrılması muhtemel olan taşlar kireç bağlayıcılı hidrolik
bir harçla tekrar orijinal yerlerine sabitlenmiş ve mukavemeti arttırılmıştır. Taşlar arasındaki
derz boşlukları ince agregalı kireç harçla doldurulup estetik bir görünüm verilmiş ve ileride
oluşması muhtemel mevsimsel faktörlerden kaynaklanan olumsuzlukların önüne geçilmiştir.
Çalışmalara camiinin arka duvarındaki derin çatlaklar restorasyon ilkelerine aykırı
olan çimento bağlayıcılı harçlar ile doldurulmuştur. Önceki kazı ekibi döneminde, ihaleyi alan
bir müteahhit tarafından yapılan yanlış uygulamaya müdahale edilmiştir. Çünkü burada
çimento harcı ile restorasyon yapılmıştı. Duvardaki çatlak üzerine bağlayıcı kenet olarak
atılan demirler de küflendiğinden duvar yüzeyinde kırmızı izler yapmaya başlamıştı. Son
dönemlerde hiçbir yerde çimentolu konservasyon ve restorasyon tekniği uygulanmamaktadır.
Ayrıca bu yapının bütünlüğü ile de uyumlu olmayan bir görüntüdür. Görünürde var olan bu
yanlışlıkların aynı şekilde çatlak içinde de yapıldığı kaygısı taşınmaktaydı. Bu nedenlerle
buraya acilen müdahale edilmiş ve bakanlık temsilcisinin gözetimi altında buradaki çalışmalar
sürdürülmüştür. Burada öncelikle bir durum tespiti yapılmıştır.
Resim 1: Son Hali
Çimento bağlayıcılı harçların sökülmesinin ardından duvardaki derin çatlağın
tamamen doldurulmadığı sadece görünen ön yüzeyin çatlak boyunca sıralanan tuğlaların üzeri
sıvanarak kapandığı tespit edilmiştir. Duvarda tespiti yapılan çatlak 60 cm derinliğinde, 24 cm
genişliğindedir. Yine duvar çatlağının genişlememesi için duvara yerleştirilen metal dikişlerin
gelişigüzel aplike edildiği, metalin paslanmaz malzemeden olması gerektiği halde kolay
oksidasyona uğrayan demirden olduğu, duvarın yükünü çekerek duvara dayanım
kazandırması gereken ve duvar içinde kalan kazık boyunun 8 cm olduğu görülmüştür. 60 cm
derinliği olan bir çatlağın 8 cm derinliği olan kenetlerle sabitlenemeyeceği açıktır.
Çalışmalara, duvardaki çatlakların doldurulmasıyla devam etmiştir. Yapının orijinal
harcına göre hazırlanan kireç bağlayıcılı harç enjeksiyon yöntemiyle ince çatlaklara tatbik
edilmiş ve doldurulmuştur. Geniş çatlaklar ise yapının taş dizilimine sadık kalınarak harç ve
taşla doldurulmuş, çatlayarak ayrılan duvarın tekrar bir bütün oluşturması sağlanmıştır. Metal
dikişleri oluşturan demir kenetler ise söküldükten sonra temizlenmiş ve paslanmaya karşı özel
boyayla boyanarak duvara sabitlenmiştir (Res. 1). Genel temizliğin ardından çalışmalara son
verilmiştir. Böylelikle daha önce restorasyon işini bilmeyen bir özel firma tarafından yapılan
yanlışlık, kazı üyesi olan konservatör ve restoratorler gözetiminde düzeltilmiş oldu.

ANTAKYA LAHİTİ


                                                                        ANTAKYA LAHİTİ

Bu Lahitin önemi,çok az rastlanır bir lahit tipi olması ve bize tarih hakkında bilgi vermesi açısından büyük önem taşır.Lahitin içinde bulunan paralar ve diğer malzemeler bize dönemi,yaşayışı,kimlerin egemenlik sürdüğü,kültürü dini ve daha bir çok önemli konularda yorum yapmamızı sağladı.Lahit çok değerli ve emek isteyen bir mermerden Afyon Mermerinden yapılmıştır.Yani buda bize Lahitin Afyonda yapıldığını fakat Antakya'ya Mezar Sahibi İçin Gönderildiği Fikrini Düşünmemizi Sağlamakta.

Diğer Dünya Ülkeleri Müzelerinde Bu Lahit Olsa Günlerce Belkı Aylarca Önünde Sıra Olur Ziyaret İçin Fakat Gelin ANTAKYA'da Bir Bakın Kaç Ziyaretçisi Var.Bunun Nedeni Antakya Arkeoloji Müzesinin Şehrin,Merkezinde Dışında Olması.İnsanlar Rahatça Ziyaret Edemiyorlar ve Ulaşımın Yetersiz Olduğu Yerde Bulunduğu İçin Uğrak Bir Yer Olmaktan Ziyade Kaderine Terk Edilmiş Bir Haldedir.

Hatay ili. Antakya ilçesi. 2. mıntıka 487 parsel sayılı taşınmazda yapılan bir temel hafriyatı sırasında bulunmuştur. 5 gün süren bir çalışma ile lahit çıkartılarak müzeye getirilmiştir. Sidamara tipi (sütunlu) lahit için Hatay Arkeoloji Müzesi’nde özel salon yapılmıştır.

1993 yılında Antakya'nın Kışlasaray Mahallesi'nde gerçekleşen bir inşaat çalışması sırasında tesadüfen bulunan Antakya Lahiti milattan sonra 3. yüzyıla aittir. Lahit, sidemara tipi olarak adlandırılan gruptandır. Aslında Sidemara, Konya'daki antik bir yerin adıdır. İlk defa bu yörede bu tür lahit uygulaması görüldüğü için bu adı almıştır. Antakya Lahiti'nin mermeri Afyon yöresinde bulunan İsce Hisar mermer yataklarından çıkarıldığı için lahitin de Afyon'da yapıldığı kabul ediliyor. Lahit 243 cm uzunluğunda, 122 cm genişliğinde ve 120 cm yüksekliğindedir.

Lahit içinde Roma dönemine ait, Alpin ırkından olduğu anlaşılan biri erkek ikisi kadın üç yetişkinin iskelet bazı küçük buluntuları zarar görmeden açığa çıkarılmış ve müzede özel bir odada sergileniyor. lahitin dış yüzeyi hem aile fertlerinin yaşayışını hem de mitolojik öyküleri anlatan kabartmalarla süslenmiştir. Ön cephede aile fertleri resmedilirken, küçük cephede adak sahnesi işlenmiş. Lahitteki erkek ava meraklı olduğu için diğer uzun bölümde de av sahnesi işlenmiş. Öteki küçük bölüm de ise kişilerin gençlikten olgunluğa geçişteki vaftiz sahneleri yer alıyor.Lahitin kapağında ise karı kocanın mermerden yapılmış yatar vaziyette heykelleri bulunuyor. Erkeğin kafası çalışmalar sırasında bulunamamış kadının yüzü ise heykeltıraş tarafından işlenmemiştir. Bu lahit bir aile mezarı olarak kullanılmış ve farklı dönemlere dair paralar bulunmuştur.












11 Mayıs 2013 Cumartesi

M.Ö 10.000'den Günümüze Mezarlar ve Ölü Pozisyonları.



                                                             MEZARLAR



İnsanlar ilk ortaya çıkışlarından günümüze kadar ölülerini gömme,onları ziyaret etme amacı güdmüşlerdir.Böyleki ilk insandan günümüze kadar çeşitli şekilde gömme teknikleri karşımıza çıkmaktadır.

İlk İnsan olarak nitelediğimiz,insana en çok benzeyen Homo Sapiens'ler Ölülerini İlk kez gömmüşlerdir.Ondan önceki insanlar ölülerini gömmezler,savaş araç ve gereçlerini yanına koyarlar ve üzerine çalı,yaprak gibi doğada bulunan cisimler örterlerdi.Bu insanlar ölenlerin ayrı bir dünya'ya göç edeceklerini zannettiklerinden dolayı,besin maddeleri de ölünün yanına koyulmuştur.Günümüze doğru yaklaştıkça ölüler gömülmeye başlamış.Fakat değişik pozisyonlarda.

Mesela İlk Yerleşim Yeri olduğunu tahmin ettiğimiz Çatalhöyük'te;ölüler ilk evrede evin içine gömülüyor.Sonraları ölülerine yaşadıkları yerlerin dışına bir Nekropol (mezar alanı) ayırıyorlar.Ölüler artık yerleşim yeri dışına gömülmeye başlanıyor.Ama Yerleşim yeri dışına gömülen ölüler,yetişkinlerdir.Çocuklar hala evin içine gömülüyor.Bunun nedeni ise onların daha çocuk olduğu,korumaya ihtiyaçları olduğu düşüncesidir.

Daha sonra Neolitik Çağdan günümüze doğru yaklaşıldıkça,taş mezarlara,toprağa değişik şekillerde gömüler gerçekleşiyor.

Bazı İnanışlarda ölenlerin cesetleri yüksek tepelere çıkartılıp vahşi hayvanlara parçalatılıyordu. Bunun nedeni de günahlarda arınması düşüncesiydi.

Yine bu inanışlardan bir tanesi de akbabalara cesetlerin parçalatılmasıydı.

İnsanlar Biraz daha gelişim gösterdikten sonra ölüler yakılmaya başladın.Bu inanışta farklı bir libasyon (dini ayin) dur.Yakılan ölülerin külleri seramiklerin içersine koyulur ve mezarın içine hediyeler ile gömülürdü.

Aşağıda Görsellerle Süslediğim Bazı Gömü Tekniklerini,Mezarları,Mezarlıkları ve Gömülme Şekillerini Göstereceğim.

       
             HOCER POZİSYONU ( ANNE KARNINDA BEBEĞİN POZİSYONU ŞEKLİ)

Hocer pozisyonu,insanın anne karnındaki pozisyonudur.Bazı Kavimler Ölülerini Böyle Gömmüşlerdir.Bu gömülmesinin nedeni olarak,anne karnında çıkarken ki saflık ve temizlikle diğer Dünya'ya göç etmesi isteğidir.Bu gömülme tarzı bize insanların dini hakkında da bilgi vermektedir.Bir yaratıcın olduğuna ve bir Ahiret inancı olduğunu anlıyoruz.Bu gömülme tarzı ilkel toplumda,Çatalhöyük gibi ilk yerleşim yeri olan yerlerde ilk evrede görülen gömü pozisyonudur.


Çocuk İskeleti.Hocer Pozisyonunda Gömülmüştür.
Çatalhöyüğe ait Bir Görseldir.
Çatalhöyük Evlerinin içersinde Bulunmuştur.
 


                                       

                                                    İNHÜMASYON(TOPRAK ALTINA GÖMÜ)

Toprak Altıba Yapılan Gömülere Verilen İsimdir.Dikdörtgen Şekilde Açılan Çukurlara Gömme Şeklidir.



 

                   
                                      

                                       KREMASYON GÖMÜ (Pitoslara Yapılan Gömülerdir)

Ölülerin büyük kap formu olan pitosların içine gömülmesidir.Gömülürken yanına mezar hediyeleri ve yaşam malzemeleri ile gömüsü.

Ölülerin Yakılarak Gömü Şekli

Ölünün Mezar Hediyeleri İle Gömü Şekli







OSTOTHEK (Ölü Külü Konulan Lahitler)

Yakılarak Küllerinin Bir Mezar İçine Koyulmasıdır.




                                          HİPOJE MEZAR
Yer altına gizlemek için saklamak için yapılan mezar odalarıdır.Ölüleri Klineler (Taş Yatak) içine yatırılarak yanına hediyeler konarak gömülür.Böyle yerlere halktan insanlar gömülmez,Devlet adamı,Din Adamı,Kral,Yüksek Mevkide olan insanların naaşarı gömülürdü.Bu Gömülerin saklanması için mezar hediyeleridir.Hediyelerin Çalınmaması için bu şekilde korunmaya çalışılmıştır.